Judit BOKSER-LIWERANT** Çev. İhsan ÇAPCIOĞLU***
Küreselleşme zaman ve mekanda farklı şekillerde ortaya çıkan birbirinden bağımsız pek çok süreci içermektedir. Aynı zamanda bu süreçler, çok yönlü ve birbiriyle çelişen bir tabiata sahiptir. Küreselleşme süreçlerinin bu farklı ve paradoksal niteliği, küresel kimlikler ve küresel, bölgesel, ulusal ve yerel alanların şekillendirilmesi ve yeniden düzenlenmesinde etnik ve dini kimliklerin yeniden önem kazanması gibi çeşidi düzeylerde kümeleşen yeni kimliklerin oluşmasına yol açmaktadır. Bu eğilimlere paralel olarak, cemaat ve aidiyet karşısında kimlik ve bireysel özgürlük; üyelik karşısında adalet; çeşidilik ve çoğulculuk; kollektif kimlikler ve din ile özel ve kamusal alanların değişen görünümü gibi küreselleşmenin ortaya çıkardığı teorik tartışmalar yeniden önem kazanmaktadır. Kollektif kimlikler, sosyal sınırları inşa etmek için oluşturulan benzerlik ve farklılık modelleri olarak tanımlanabilir: Sosyal yapı ve bir kollektifliğin üyeleri arasında güven ve dayanışmanın sürdürülmesi onun başlıca görevidir. Yazar makalesinde küreselleşme, kimlik, kolektivizm, dinsel alan, aidiyet gibi konuları ve bunlarla ilgili bir takım yeni itiraz ve yönelimleri ve onların teorik tartışmalardaki anlamlarını araştırmaktadır.
Globalization implies multipie processes that are not uniform, as they take place in a differentiated manner in time and space. They are also of a multi-faceted and contradictory nature. The diverse and paradoxical nature of globalization processes has given rise to new identities with different levels of aggregation, such as global identities and has given renewed importance to ethnic and reiigious identities in the shaping and re-ordering of global, regional, national and local spaces. Paraileling these trends has been a resurgence of theoretical debate about the challenges posed by globalization, such as the identity and freedom of the individual vis-â-vis community and beionging; justice vis-â-vis membership; diversity and piuralism; collective identities and religion; and the changing scope of the private and public spheres. Collective identities may be defined as pattems of simiiarity and dissimilarity constructed in order to build social boundaries: social construction and the maintenance of trust and solidarity among the members of a collectivity becomes its central core. The interaction between ethnic and religious identities in the framework of contradictory trends of globalization thus becomes an important realm where changes in collective identities take place. The author explores some of the new challenges and trends and their expression in the theoretical debate.