İbrahim ASLANa
aKelam AD, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Ankara
İslâm düşüncesi, odağında vahyin, çevresinde farklı teolojik söylemlerin tezahür ettiği dairesel bir gelişim karakteri sergilemiştir. Bu araştırma, İslâm düşünce tarihinin bu diyalektiği içerisinde re’y düşüncesine sahip Mu’tezilî ve Hanefî söylemler arasında vuku bulan ilişki ve etkileşimleri tespit etmektedir. Bu iki teolojik çevrenin tarihte oluşmuş olan ilişki ve etkileşim ağı, ya dogmatik tutumların baskısı altında kalmış ya da farklı teo-politik kırılmaların etkisiyle sarsılmıştır. Eğer dinî düşünce, bu iki egemen yapının baskısı altında kalmadan kendi mecrasında gelişebilseydi, hiç şüphesiz, Mu’tezile ve Hanefîliğin, dinin iman ve ameli birbirine bağlayan metafizik ufkunda güçlü bir kaynaşma eğilimi gösterebilirdi.
Islamic thought exposes a circular character that is centered by the Revelation and surrounded by different theological discourses in its historical development. In this dialect, this research identifies the relationship and interaction of that had taken place among Mutazila and Hanafis, both give priority to the human intellect and rational thought in their religious perspectives. The network of relationship and interaction that is formed in history between these two sects either remained under the pressure of dogmatic attitudes or undermined by the impact of theological and political splits. If religious thought found a possibility to develop on its flow without under theo-political pressure of these two dominant historical factors, we could definitely see that Mutazila and Hanafis discourses would be able to speak about a strong fusion tendency on the metaphysical horizon of Islam that links ‘faith’ to ‘benefical action’.