Ali BULAÇ
Araştırmacı-Yazar
Henri Corbın gibi İslâm felsefe tarihini diğer oryantalistlere göre daha yakından tetkik eden bir felsefe tarihi araştırmacısı ve Roger Garaudy gibi sonraları müslüman olan batılı bir bilgin, İslâm düşüncesini ve felsefesini "nübüvvetin etkisinde gelişen felsefe" şeklinde tanımlarlar. Bizce insanın varlık dünyası ve metafizik alem ile zihni faaliyetleri arasında kurulan ilişkinin mahiyeti ve tekniği itibariyle bu tanımlama bütünüyle doğru olmasa da, büsbütün yanlış da değildir. Eğer vahye dayalı bilgi ve marifeti felsefe diye adlandıracaksak, bu durumda yalnız meşşailer değil, işraki ve selefilerin ortaya koyduğu ürünlerin toplamına nübüvvet temeline dayalı felsefe gözüyle bakabiliriz. Bu ise, hangi anlamında olursa olsun selefi düşünceyi temel doğru seçenler açısından tam bir paradokstur. Çünkü mahiyeti ve kaynağı itibariyle yanlızca akli düşünmeyi esas alan felsefe vardığı sonuçlar itibariyle değil, bizatihi özü ve yöntemi itibariyle merduttur. Doğru ve meşru düşünme tarzı ancak vahye -hem de sımsıkı- istinad ettiği zaman gerçek islami bir anlam ve değer kazanır. Bu da kuşkusuz hikmettir.